Gerçek Afrika'yı Yaşamak

Afrika benim için bitmeyen bir kitap , aradığım ama bulamadığım bir kitap , yaşadıkça yazdığım. Her insan hayatında en az bir kere ayak basmalı Afrikaya .

Nasıl Çağırdı Afrika?

 Gözümü kapatıp karşımdaki Afrika haritasına parmağımı koydum ve gözümü açtığımda parmağım dünyanın en zor ülkesi Nijerya’daydı. Sonrasında kendimi Nijerya da buldum. 

Bugün geriye dönüp baktığımda Afrika yolculuklarımda 42 Afrika ülkesinde bulunduğumu, bazılarına defalarca kez gittiğimi söyleyebilirim.

 Bir insan, "Afrika'ya gittim." diyorsa; öncelikle, Nijerya'ya gidip gitmediğini sorarım . Çünkü gerçek Afrika, Afrika'nın kalbi olan Nijeryadan başlar. Gökyüzünde o kadar çok yıldızın olduğunu gördüğünüz ve hatta elinizle sanki toplayacak kadar da, gökyüzünün yakın olduğunu gördüğünüz yer Nijeryadır.

Benim seyahetlerim sırt çantamı aldığım ve bir kamikaze gibi simultane gelişmiş olan seyahatlerdi. Gittiğim pek çok yerde en yakın beyaz adam, bana belki 5 saat uzaktaydı. 

Beş yıldızlı otellerde de kaldım ,otel adı taşıyan ilkel yerlerde de. Onlarca gecem de havaalanı bekleme salonlarında geçti.

Başlangıçta 2001 yılında kurulmuş bir safari hayaliydi benim için Afrika ancak sponsor ararken askıya alınmıştı on yıllığına. Bazen, araç ile amaç yer değiştirebilir, iş yapmak amaçtı bunca yolda , ama zaman gösterdi ki aslında bir araçmış.

Afrikayı anlamak için amacını gözden geçirmeli insan. Afrikalı olmalı , yemeğini yemeli ,suyunu içmeli , havasını koklamalı ve anlamalı Afrikayı . Afrikayı yaşamın ve dünyanın kaynağı görürüm , hala temizliğini ve saflığını koruyan “Motherland”. Afrika denilince bir bütün görür insanoğlu , oysaki doğusundan batısına , kuzeyinden güneyine renk de değişir , doğada , iklimde , kültür de… 50 küsur ülke , 350 den fazla farklı dil ,100 den fazla etnik ırk…

GÖRÜNENİN DIŞINDAKİ AFRİKA
Afrikaya vardığımda hakkında duyduğum herşeyin yanlış olduğunu gördüm. Bilinmeyen tarihi gördüm Mısır'da; bulutların sisindeki büyük piramiti , güneyden doğup kuzeye akan dünyaya meydan okuyan Nili gördüm. En eski insan iskeletlerinin bulunduğu mağaraları Güney Afrikada; Tanzanya'da ve Etyopya’da , Timbuktuyu gördüm. Kayalardan oyulmuş kiliselerini Etyopyanın Lalibela’sında, Dogonları gördüm Malide, Sahrayı gördüm uçsuz bucaksız. Kalaharide saatlerce yol aldım , Serengitide dört mevsimi gördüm, Klimanjaro'yu gördüm yukarıdan , Victoria gölünde yüzdüm , Şelalerini gördüm Victoria’nın Zambia’da , Ümit burnunda ümit ettim, iki denizin karışmadığı Cebelitarık’ı gördüm.


AFRİKA'YI ÇOK GEZEN Mİ BİLİR ÇOK OKUYAN MI?
Çok gezen mi bilir , çok okuyan mı derler ? Gezip de bilmeyenler de var , ben "Gezip de GÖREN’ler bilir." diyorum. Hele Afrikayı bilmek, uçaktan otele gidip , geceleri barlarını gezip , bir de safariye çıkmak değil . Afrikayı bilmek Afrikalıyı anlamak , rengini unutup aralarına karışmak , yağmurunda ıslanmak, baobablarına sarılmak , pazarlarında dolaşmak , düğünlerini görmek , kültürlerini anlamak , insanlığını kaybetmemiş bir nesilde kendinden birşeyler bulmak…

İlkellikleri ile kişisel saygılarını koruyan bir halk var karşınızda, bölgesel değişikliklerde gösterseler genelde bir markete girdiğinizde “Merhaba nasılsınız?” sorusunu sormazsanız terslenebilirsiniz. Bunun altında beyaz insanın geçmişteki sömürgeciliğinin belkide dnalarında bıraktığı iz var.

Çok baharat seven Afrikanın bu öğretisi bazen biraz acılı da olabiliyor . Çok hadise atlattım , tutuklandım , Kenya'da nezarette saatler geçirdim sadece Türk pasaportu taşıyorum diye. Fotoğraf çektim diye nezarete düştüm Nijeryada, önünde Selfie çektiğim uçak bir ay sonra düştü Kongo’da, 2,5 saat yol aldığım feribot battı bir ay sonra Zanzibarda .
Genel Afrikaya baktığınızda konuşulan diller İngilizce ve Fransızca. Sömürgeci zihniyeti toprakları üleştiğinde Fransızlar Yöresel dillerini unutturmak için onlara Fransızca, İngilizler de aynı taktikle İngilizceyi öğretmişler .Bugün Afrika siyasi haritasına baktığımızda ülkeler bir Fransız sömürgesi , bir İngiliz sömürgesi şeklinde yerleştirilmiş , günümüzde de komşu ülkeler birbirinden farklı dilleri konuşur hale getirilmiş. Afrikada bugün 350 civarında etnik dil konuşuluyor , biraz kulak verdiğinizde bu dilleri öğrenmek çok kolay. Onların dilinden birkaç kelime onları kendinize bir adım yaklaştırıyor.

Yolda ‘Master-Sahip’ diye para isteyen çocuk sizden kendi dilinde iki kelime duyunca birden değişiyor ve gözünde ‘dolar olarak gördüğü’ sizi bir anda ‘Brother-Kardeş’ olarak görüyor. Herşey saygı ile başlıyor.
Eğlenceli bir halk var karşınızda, yöresel müzikler ve daim açlıklarını unutturan dansları ve neşeleri . Her ne kadar palalı kan götüren görüntüleri medyada görüyorsakda bütün bunlar tamamen provakatif güçlerin işi. Burada onlara silah veren güçlerin kim olduğunu ve amaçlarını sorgulamak lazım. Özünde birebir kavgada kafaya vurmayan bir halkdan sözediyorum . Havalanında beklerken iki kişi birbirine girmişti , öyle bir bağırıyorlardı ki "Birazdan kan gövdeyi götürecek sanırım." demiştim , biri diğerinin omzuna diğeri de onun omzuna vuruyordu sadece. Sordum "Nedir bu?" diye.Yanıtları "Bizde kafaya vurulmaz ." oldu. Pala halkın birbirine karşı kullandığı günlük bir silah olsa bir kerede 2000 insan katledilemezdi herhalde. Kavga ederken birden bizim sulukule görüntüleri gibi müzik çalıp oynamaya başlamaları da ayrı bir nüans. Mutlu olmayı bilen insanlar , aç ama mutlu . Çok yaşlı olanlarını da gördüm , 120 yaşında , hatta 3 kere diş çıkarmış , ufak tefek rahatsızlıklarıyla gayet dinç gözüküyordu , masadan bir fotoğraf göstermişti ,1938 de aynı adam , sadece saçları beyazlamıştı.

İlginç görüntüler vardır ki bir tanesi çok dikkatimi çekmiştir. Çok büyük bir villa ve içinde onlarca görevli çalışırken yanında bir tenekeli evde yaşayan fakirler . O fakirler asla o zenginlere isyan etmezler.
İnsanoğlu savaş tarihine bakarsanız , hep insanoğlunun temel değiştiremeyeceği donelere dokunulur. Nedir bunlar ? Renkleri ; bakın siyah beyaz savaşları , çoğunlukta olan güçlü olan ezer hep altındakileri , Dinleri ; bir insan müslüman bir aileden doğduysa müslümandır, hristiyan bir aileden doğduysa hristiyandır, çok nadirdir din değiştirme, Doğdukları yer; kuzeyli ya da güneyli, doğulu ya da batılı , Etnik kökleri ; Housalar , Yorubalar vs. Büyük güçler amaçları uğruna dikkati çevirmek için bunu yüzyıllardır kullanır. Bir yerde kan akıyorsa emin olun ki orada ya maden , ya petrol yada başka bir şey vardır.

Afrika genelinde yöresel değişik mimikler ve el hareketleri de dikkat çekicidir ve garip gelebilir. Mesela Nijerya da bizim “şıştt” diye seslenme şeklimiz yerini “tısss” diye yılan sesine bırakmış . Daha ilginçleri de var tabii ki …
Bunca seyahate çıkmadan bütün sağlık kotrollerimi yapmak ve birçok aşı olmak zorunda kaldım .Bilinen, bilinmeyen hatta yeni türeyen birçok hastalık var Afrika’da. Hatta Malavide serum bile aldım . Eczaneler de ilginç gelebilir , mide ağrısına birkaç ağaçtan ot toplayıp yanınızda bir karışım hazırlayıp verebilirler size. Ayrıca duş almak için elime dettol verdiklerinde şaşırmıştım ,Nijerya da. Bir otel odası , bir kova içinde bir tas ve dettol. Uyuyabilmek için sıcakla , jeneratör gürültüsü arasında seçim yapmanız gerekiyorsa , o da ayrı bir eğlence. Bir de sıtma mevsiminde bir sivrisinek ısırırsa yaşayacağınız panik de ayrı bir konu.


AFRİKA KÜLTÜRÜNÜ BİLMENİN ÖNEMİ
Afrika da yanlış zamanda yanlış yerde bulunmamak , yanlış hareketi yapmamak , yanlış sözleri söylememek en önemlisi. İyi bilmek lazım kültürü , Sudan’dayken birisine "Etyopyalı mısın?" diye sorarsanız, karşınızda ağlamaya başlayabilir. Nijerya’dayken fotoğraf makineniz boynunuzda dolaşamazsınız , hele tutucu bir yerde bir foto karesi alırken kendinizi nezarethanede bulabilirsiniz. Her ne kadar motor taksileri denemelisiniz, desemde birçok yerde karayolu beyaz adam için sıkıntı yaratabilir. Senegalin bir bölgesinde sigara içmemeniz size şiddetli tavsiye edilir.
Bütün bunlar iş için koşturduğum Afrikadan sadece birkaç küçük not. İşçiliğin ucuz olduğu ile yatırımcı çeken Afrikada park etmiş kepçenin yanında kazma ile kanal açan işçileri gördüğünüzde bunu onaylıyorsunuz. Bunun yanında başındaki sepetlerde herşeyi satan seyyar satıcıların bolluğunu görünce "Herkes patron." diyorsunuz.


TÜRKLER VE AFRİKA İLE TİCARET
Türk İşadamlarımıza Afrika başka türlü anlatılıyor , bu nedenle Türkler daha Afrikaya ayak basar basmaz Afrikalılara yukarıdan bakarak hareket ediyor . Hatta çoğu iş adamı öyle bir hava ile giriyor ki Afrikaya; havaalanında sırada iş yapmak isteyen Afrikalılar hayal ediyorlar. Bazı Türkler de var ki mail atarak Afrikalıların ayaklarına geleceklerini düşünüyorlar.

Heyetlere saygı duyuyorum ama topluluk halinde hareketle hiç verimli olunduğuna şahit olmadım , sadece gezi niteliği taşır . Türk bürokratlara yakınlık için tercih eden birçok firma sahibi ile tanıştım. Afrika Fuarları gelişmekte , burada da doğrudan fuarlara ilk olarak ziyaretçi katılımını daha sonra fuara katılımcı olmalarını tavsiye ediyorum. Devlet her iki durumda da destek veriyor , pazar araştırma desteği ve fuar katılım desteği.
Her koşulda Afrika pazarında doğru bir analiz yapıp hangi işin , hangi ürünün nerede doğru şekilde yürüyeceğini analiz etmek gerekiyor. Afrika pazarı konusunda Türklerden çok daha önde bir ülke var, Çinliler daha çok Telekomünikasyon , Yol ihaleleri , Madenler ve Oteller sektöründe yol almaktayken Hintliler Makine Sektörünü halihazırda ellerinde tutuyor , özellikle Doğu bölgesinde.

Genele baktığınızda Doğu Afrika şeridi Hintlilerin elinde. Hele son iki yılda havaalanlarında ellerinde çantalı, orta yaş üstü Alman pazarlamacıları gördüğümde "Almanlar nasıl olurda müşteriye gider." diye düşündüm. Alman makine üreticileri durumun farkındalar ve fiyatlarını revize etmiş olarak Afrika pazarında yol alıyorlar. Türkler ise bugün bir makineyi satıp , parasını alıp daha sonra da makine göndermiyorlar , bırakın Almanlar gibi teknik servisi düşünmeyi .
Yani anlayacağınız ‘Ore Obo-Monkey Business-Maymun Ticareti ‘ . Afrikanın bugün için Makineden çok Know-How’a ihtiyacı var. Makine yerine İş Satmak –Yatırım Yapmak yeni bakış açısı olmalı .Bugüne kadar olan bütün konuşmalarımda bunu belirttim . Birkaç firma hariç Türkler Afrika genelinde ya restoran yada mobilya işi yapıyor . Benzinin çok ucuz olduğu Afrika'da çok lüks otomobiller, buradakinin dörtte biri fiyatta . Hyundai’ın Sudan'da , Bmw’in Güney Afrika’da fabrikası var. Dolayısıyla Afrika’da lüks otomobiller bizim ülkemizdeki gösteriş merakından çok ihtiyaç doğrultusunda kullanılıyor.

AFRİKA KOLAY PARA MIDIR? YOKSA GERÇEK YATIRIMCIYA MI İHTİYACI VAR?
Afrikayı bölgesel değerlendirmek gerekir, bu bölgeleri ani değişiklikler gösteren siyasi analizi ile bürokrasini , kültürlerini iyi analiz edip nokta vuruşu yapmak gerekir. Tüm Dünyanın gözü Afrikadayken Türk İş adamlarını Afrika’ya -kolay para – gibi değil -hızlı ve uzun vadeli kazançlar- gibi bakması gerektiğini Anadolu’nun özündeki doğu ile batının kesişmesini iyi değerlendirmesini ve Afrikanın ayaklarına gelmesini beklememeleri gerektiğini belirtirim hep . Dünyanın her yerinde yüzde 4 zengin vardır.Herşeyin bir alıcısı vardır ve Afrikanın birçok şeye ihtiyacı var ama istihdam yaratacak yatırımlara.

Makaleler