Altının Kuma Döndüğü Ülke Mali

Senegal'den bir okyanus rüzgarı uçurdu bu Tubabu'yu, Dakar'dan Bamako'ya. Tubabu "beyaz adam" demek bu arada. Küçük bir havalanı var Bamako'nun. Bir başkente göre az gelişmiş bir kent.
Afrika'nın yedinci büyük ülkesini üç bölgeye ayırırsak, kuzeyde kurak Sahra, ortada yarı kurak Sahel bölgesi, güneyde ise verimli Nijer Nehri toprakları.

Fransız Sudan'ı diye de adlandırılan Mali, tarihinde Gana diye de adlandırılmış. Bugün fakirlikle boğuşan Mali, Gana imparatorluğunun Sahranın ticaretini elinde tuttuğu zamanlar dünyanın en zengin ülkelerindenmiş. Daha sonra Sudan diye de anılmış bu topraklar.


Resmi dil Fransızca ama yerel dil Bambaraca. Fransızlar dillerinden başka bir şey bırakmamış gibi görünüyor ülkedeki fakirliği gördüğünüzde.

Tahmini 12 milyon nüfusun çoğunluğu güneyde Nijer Nehri ve Senegal Nehri etrafında toplanmış ve büyük kesim kırsalda yaşıyor. Nüfusun belki yüzde 70'i günde 2 dolardan az kazanıyor. Bambara'lar en yoğun etnik grup, kuzeyde Tuareg'ler ve Dogonlar var. Birçok Afrika ülkesinde olduğu gibi etnik gruplar arasında birbirinin etnik kökleri asla espri konusu bile olmuyor.

Ülkenin ekonomisi, tarım ve hayvancılığa dayanıyor. Ayrıca altın, uranyum ve tuz da büyük önem taşıyor.
İçme suyu temizliği ciddi bir problem ve bebek ölümlerin çokluğundan söz ediliyor. Sağlık sektöründe çok açık var.

Ülkenin denize kıyısı yok, dolayısıyla ticaret limanı olarak ya Togo ya Senegal kullanılıyor. Gümrüklerde çoğu Afrika ülkesinde olduğu gibi rüşvet hakim. Al-Sat ticaret hakim, salçadan, yağa, tuvalet kağıdından, bisküvite bir çok Türk ürünü Mali'de karşınıza çıkıyor. İthalat kalemlerine baktığınızda inşaat malzemelerinden, mobilyaya, makine ve ekipmanlardan gıdaya her kalem var. Petrol de ithal ediliyor. Ayrıca nehirler boyunca balıkçılık da yapılıyor.

Ülkedeki siyasi dengesizlik, peşin ticareti şu an için mümkün kılıyor. Güvenliğin de problem olduğu yerler ağırlıkta, özellikle de kuzeyde.

Güneyde tarlalara baktığınızda pamuk görüyorsunuz ama ülke Tekstil ithalatı yapıyor. Kök boyama ile yapılan özel bir çamurdan yapılan baskılı ipekler bölgeye özgü. El dokumacılığı da hakim yöresel anlamda.

Mali kültüründe müziğin yeri önemli. Djembe davulları ve Gambia'daki Kora ve eşliğinde ezgileri batı Afrika'nın özel tınılarını doğuruyor ve renkli kıyafetleri ile bir araya gelince sizi bir başka dünyada olduğunuzu hatırlatıyor.

Hele ki Dogon köylerini ziyaret edince yöresel inançları, maskeleri ve hikayeleri ayrı bir kitap olur. Bir sonrası 2027'de kutlanacak olan 60 yılda bir kutladıkları maske festivali denk gelirseniz görülmeli. Dogonlar ile ilgili yazımda daha fazla detaya ulaşabilirsiniz.

Şehirlerarası yollar bozuk, ana yollar hariç ara yollar da bozuk.

Nüfus genelde genç ve ölüm yaşı 50-60 civarı dolayısyla, yaşlılara da büyük saygı duyuluyor. Müslümanlığın yüzde doksan civarı olduğu ülkede çok eşlilik var.

Çayları meşhur, aynı kaptan üç kez çay ikram edilir. Birincisi "ölüm kadar sert", ikincisi "yaşam kadar yumuşak" ve üçüncüsü "sevgi kadar tatlı" anlamındadır. Dördüncüyü sormayın, "hiç hoş gelmedin" anlamına gelebilir.

Görülmesi gereken yerler, şehrin manzarasını da izleyebileceğiniz Bamako müzesi, Bamako Pazar yeri, eşi benzeri olmayan dünyanın çamurdan en büyük camiinin bulunduğu Nijerin Venediği Djenne, "Tim" adındaki kuyuyu koruyan "buktu"dan adını alan Timbuktu, önceden yaşayan insanların yeri anlamındaki Tellem, Bandiagara Dogon Köyleri. Elbette Nijer Nehri ve Tuareg deve turu da karşınıza çıkacak alternatifler olabilir.

En büyük dileğim Mali'de son zamanlardaki karışıklıklar kısa zamanda zararsız bir şekilde son bulur. En son seyahatimden sonra çok fazla yapının ve yerin zarar gördüğünü duyunca nasıl bir cahiliyetin ve zihniyetin tarihe zarar verebileceğini düşünemiyorum.