İstikrarsız iklimden istikrarsız politikalara

El Nino, Afrika Kıtasını bu yıl kısmen sert vurdu. Bu öngörülmeyen hava döngüsü, geçmişteki etkilerine nazaran daha sert olmuş gözüküyor. Madagaskar’daki tayfunlar ve güney Afrika’daki kuraklıkların etkileri gün geçtikçe belirginleşiyor ve ardında insani etkisi ile de korku yaratıyor.


Unicef, kuraklıkdan en fazla Etyopya’nın etkilendiğini, 11 milyondan fazla çocuğun açlık, hastalık ve su kıtlığı nedeniyle risk altında olduğunu belirterek uyarıda bulunarak etkilenen toplulukların destek almadığı sürece sonuçların kuşaklar boyunca dalgalanmalara sebep olacağı konusunda uyarıda bulundu. El Nino’nun etkisi geçmiş tecrübelerde görüldüğü üzere tabiat felaketlerine ilaveten ekonomik ve siyasi istikrarsızlığı da getirir.

Güney Afrika buna örnek teşkil edecek ilginç bir vakadır. Afrika’nın en gelişmiş ekonomisi ve muhtemelen de en başarılı demokrasisi olarak Güney Afrika siyasi çalkantılara ve yaygın hoşnutsuzluklara diğer ülkelere nazaran daha dayanıklıdır. Ama burada bile, hava kaynaklı krizin şiddetine bağlı olarak hükümet için rahatsız edici sorunlar artabiliyor. Neredeyse bu yıl hiç yağmayan yağmur, ülkenin dokuz tarım ilinden beşini doğal felaket alanı ilan etmiştir.

Güney Afrika, genelde gıda ihracatçısı olduğu halde Güney Amerika’dan mısır ithal etmek zorunda kalmıştır. Küçük ölçekli çiftçiler için etki, tabii ki daha sert olmuştur ve hükümet zararı sınırlamak için 220 milyon Rant’lık bir kurtarma paketi açıklamıştır. Bu yıl ki toplam ürün kaybının etkisi gıda piyasasını etkileyince fiyatlarda ciddi artış başlamıştır. Öyle ki AGRISA ekonomisti Thabi Nkosi ‘ye göre, mısırın maliyeti %14, ekmeğin maliyeti %7, yumurtanın %15, Tavuk %4 oranında artış göstermiştir ve fiyatlardaki bu artış devam edecek. Şimdilik, sığır umutsuz çiftçiler için bir umut olup etkilenmemiş gibi gözükse de, kısa zaman içinde su ve yem sıkıntısı ile sığır fiyatları da artacaktır.

Maliye Bakanı Nhlanhla Nere: eğer bu şekilde devam ederse gıda fiyatlarının ciddi bir artışa gideceğini belirterek, tarımın ülkenin bel kemiği aynı zamanda istihdam konusunda da temel oluşturduğunu vurguladı ve gelişen felaket için şu an her şey kontrol altında olduğunu fakat kendilerini kötüye hazırladıklarına dikkat çekti.

Peki, kötü nedir ?
Transvaal Tarım Birliği Başkanı Louis Meintjes ‘in de bu konuda ki felaket senaryosu dikkat çekicidir. Eğer Mısır Bitkisi iflas ederse, sosyal huzursuzluk başlar. Devamında bu huzursuzluk, çiftçi toplumun isyanına ve yerel yönetim ofislerine tepkiye kayar. Ülke polis teşkilatı böyle bir ayaklanmayı karşılayabilecek kadar güçlü değildir ve kısa zamanda hükümet kendi halkı ile mücadele etmek zorunda kalır. Bu Ortadoğu’daki Arap Baharının tam olarak nasıl da başladığını gösterir.
İlk bakışta marketteki fiyatların bir devrime bağlanması şaşırtıcı gelebilir fakat bağlantı sanıldığı kadar da zayıf değildir. Yükselen gıda fiyatları , Mısır’daki Devrimin hızlanmasında önemli rol oynamıştır ve Suriye Savaşının tüm hızla sürdüğünü de unutmamak gerekir.

Columbia Lamont-Doberty Dünya Gözlemevinden Richard Sagers’in Scientific American Dergisindeki makalesine göre “2006’dan 2011’e kadar Suriye’de kuraklığın kaydedilmiş en yüksek değerde olduğu, tarımdaki tahribin pek çok çiftçi ailenin şehirlere göçe neden olduğu ve dolayısıyla sosyal stresin eklenen Irak’tan savaştan dönen mültecilerle iyice arttığı ve bunu yoksulluğu arttırdığı vurgulanmaktadır. “ Sagers, kuraklığın savaşa direkt neden olmasa da tetikleyici bir faktör olduğunu belirtmektedir. Çünkü kuraklı o bölgenin süregelen insan odağını da kurutuyor.
Tabii ki Suriye koşulları ile Güney Afrika koşulları birbirinden çok farklı. Bununla birlikte toprak reformu da önemli bir konu olup, siyasi gerginlikleri daha da arttırabilir. AGRISA’ya göre, büyük olasılıkla, kuraklık ile mücadele eden çiftçiler, Güney Afrika’nın toprak dağıtımı sürecinin bir parçası olarak tarıma yeni girmiş siyasi çiftçilerdir. Bu çiftçiler refah zamanı beklerken, böyle bir gelgit onların mali rezervi olmadığından olası bir durum değildir. Kuraklık toprak reformunu yıllarca geri atar. Bu artan gıda fiyatları, maliye bakanı tarafından öngörülen artan işsizlikle beraber siyasi bir huzursuzluk dönemini kıvılcımlayabilir.

Güney Afrika’nın olası bu öfkesi, diğer Afrika ülkelerini de korkutabilir. Örneğin Etyopya, gerçek bir sonu yaşayabilir. Etyopya’nın otokratik hükümeti etkileyici ekonomik büyümesini ve yoksulluğu giderici stratejileri sivil hakların bastırılması ile sağlanmaktadır. Ya eğer ekonominin büyümesi durursa ? İnsanlar kuraklık sonucu yoksulluk içine geri kaymaya başlarsa ?

Yaşam maliyeti çok dramatik bir şekilde yükselirse, Hüsnü Mübarek rejiminde sonunu gözlediğimiz gibi, Etyopyalılar da bu otokratik hükümetlerine karşı hoşgörüsüz bir hale gelebilir.

Sonuç olarak, özellikle çiftçiler, meteorologlar ve insani yardım kuramları alarma geçmiş durumda ve El Nino’nun Afrika’ya getirdiğinin sadece bitkilerin yok olması ve kuraklıktan öte olduğunu vurguluyor.