Togo, küçük ama derli toplu minyatür bir Afrika ülkesi. Her şeyi en iyi şekilde temsil eden, kültürü ve doğası ile harika bir ülkecik. Afrika içinde seyahat yapmak, yakın ülkeler arasında benim gibi alışık olan biri için, hele bir de Afrikalı dostlarınız varsa oldukça kolay.
Gana‘da işlerim biraz uzun sürecekti bu nedenle iş gereği "Lome’ye 2 günlüğüne geçeyim" deyip geçtiğim plansız bir seyahatle ilk tanışıklığım oldu bu şirin ülkeyle.
”Miawoe!” (merhaba) diye karşıladı beni Togo. Karayolu ile birkaç saatlik Akra’dan yolculuğum sonrasında sınır kapısında Lome’ye geçtim. Kapıda vize alabiliyorsunuz. Yağmurlu bir mevsimdi ama yağmura denk gelmedim. Yağmur mevsimi Nisan ile Temmuz ve Eylül ile Kasım arası. Selamlaşmaları 3 kere kafayı bir sağ bir sol tokuşturma şeklinde, boynuz tokuşturmaya benziyor.
Togo'nun ortalama 7 milyon civarı bir nüfusu var. Başkent Lome'nin nüfusu 1 milyondan biraz fazla. Lome’de fazla beyaz adamla karşılaşmıyorsunuz, olanlar da genellikle Lübnanlılar. Nüfus, ağırlıklı olarak gençlerden oluşuyor.
Togo’da 40 civarı kabile yaşadığı söyleniyor ama üç kabile yoğun. Eweler, Minalar ve Kabyeler. Ewe’ler çoğunlukta kıyı şeridinde ve güneyde, kuzeye çıktıkça Kabyelerle bulunuyor, özellikle Kara bölgesinde. Ülkenin resmi dili Fransızca, sömürgecilikten kalma. Ama komşu Gana’nın etkisiyle çoğu İngilizce konuşuyor hatta Almanca konuşanlar da var. Halk dili ise Ewe ve Mina.
“TO-GO” adı Ewe dilinden geliyor, TO: Su ve GO: Liman anlamında yani “Lagün “ ya da “Denizin Evi” gibi bir anlamdan geliyor sanırım. Ülkenin topografyasına gelince kıyı şeridi Hindistan cevizleri ile dolu, 56 km’lik bir plajı, geniş fotoğraflık yaylaları, nehirleri, huzurlu lagünleri, kuzeydeki bozkırları ile şaşırtıcı güzel bir ülke. Lakin bu topraklar zamanında yağmur ormanları uzantısıymış, geçmişteki bilinçsiz ağaç kesimi durduruluncaya kadar çok talan edilmiş. Kıyı şeridi yol Benin’e ordan da Nijerya’ya uzuyor ve düzgün gözüküyor.
Dinsel inançlara gelince Togo’nun yarısı yerli inançlar, %30 Hristiyan ve %20 civarı Müslüman. Yerli inanç dediğimizde konu Vodun’a geliyor. Togo ve Benin bizim VUDU diye bildiğimiz Vodun’un doğduğu yer. Bu fetiş kökler belki 10.000 yıl öncesine dayanıyor ve günümüze kadar kendini koruyarak gelmiş. Lome’de “Marche des Fetisheurs” Fetiş Pazarı ilginç bir tecrübe oldu. Maymun, köpek, fil, antilop, keçi ve goril kafatasları ve etrafta ilginç çürümüş et kokusu, yüzlerce aklınıza gelmeyecek obje. “Voodoonou” denilen fetiş rahip, bu hayvanların kendi eceli ile öldüğünü söylüyor, korunabilmeleri için doğal olarak ölmeleri gerektiğini belirtiyor. Objelerin bir “Voodoonou” tarafında kutsanmadığı sürece hiçbir işlevi yok.
Daha sonra köylerde birkaç değişik vodun ritüeline de şahit oldum. Bir tanesinde kaybolan bir eşya için tören yapıldı. Yapılan tören sonrası herkese teker teker çalınan eşyayı alıp almadığı soruluyor. Eğer kişi itiraf ederse bir hediye ile yaptığını telafi ediyor aksi halde hırsız ortaya çıkmazsa öleceğine inanılıyor. Ocak ayının ikinci haftası bir vodun festivali oluyor. Vodun'u ayrıca daha detaylı yazacağım.
Köyleri gezerken evlerin önünde gri-gri dedikleri kötülüklerden koruduğuna inanılan muskalar ve taşlar var. Nijerya ve Benin’de de karşılaştığım kalabaş ağacından tas, tabaklar burada da göze çarpıyor. Konserve kutularından yaptıkları yağ lambaları çok şirindi. Ayrıca küspe yakacak olarak kullanılıyor. Özellikle şehirlerden uzaklaştıkça karşılaştığınız bu görüntüler tipik Afrika fakirliğinin göstergesi nitekim Togo’nun %40’ı fakirlikle boğuşuyor. Sırtta paketlenmiş çocuklar, ağızlarda misvaklar, kendi patronu seyyar satıcılar, toz toprak yollar ama hüzünlü mutluluklar. Nüfus genelde genç, cıvıl cıvıl enerjik bir toplum ama çoğu yerde bir erkeğin birden fazla eşi olabiliyor, erkek hakim bir toplum ama ülkede hakim olan ticareti genelde kadınlar götürüyor.
Günde 2-3 öğün yemek yiyorlar, Fransız mutfağı hakim koloni zamanından kalma, Almanlar da birayı bırakmış buraya hediye, genelde nişastalı yiyecekler, kasava, maize, pirinç, yarm-tatlı patates, plantein-muz kızartması ve bolca acılı soslu yemekler. Balık, tavuk, keçi, fasulye. Rafineri olmamış palm yağına alışık değilseniz geleneksel yerlerde yemek başta biraz zor gelebilir. Neyse ki ekmek kültürü var, ekmekler baget şeklinde. Tatlı patates yarm’dan yapılan “Fufu”, mısırla yapılan “Akuma” geleneksel ve meşhur. Kahvaltıda “Batukin” ve ayrıca pirinçten yapılan “Pate” yemeği sıkça denk geldiklerim. Ayrıca “Sodabi” diye bir palmiye şarabı var, Niyerya’daki “Oguro”ya benzerlik gösteriyor tat olarak. Her cafede denk geldiğiniz sıcak çikolatası meşhur. McDonalds’ın çakması Nijerya’da “Mr.Big"di, burada “Al Donalds” olmuş. Açık hava lokantasında tüm geleneksel yemekleri tatmanız mümkün ayrıca Lome Sahilinde balık lokantaları var. Sokaklarda birden önünüze koca bir yengeç sallandıran bir seyyar satıcı sizi gülümsetebilir.
Ayrıca “lale" adındaki bir bitkiyi dövüp bir macun yapıyorlar ve bu macunla ayaklarına sıvıyorlar, ardında kırmızı bir iz bırakıyor kına gibi. Ayakları yumuşatıp, güzelleştiriyormuş. Yapalım dediler, kalsın bir daha ki sefere dedim.
Ülkenin topraklarının %38’i tarım toprağı, %16’sı orman toprağı ama %7 toprakda tarım yapılıyor. Ve nüfusun %75’i tarımda geçimini sağlıyor. İhracatın %40’ını kahve, kakao, pamuk oluşturuyor. Diğer yetiştirilen ürünler mısır, yarm, manyok, yer fıstığı, sorgum. Togo Batı Afrika’nın pamuk fiyatları ve pazarı için önemli bir nokta. Bu arada kirlilikten bozulan topraklar verimsizleşmiş. Nitekim Ticaret Odası ile görüşmemde gübre konusunda taleplerinin olduğu konusu da geçti. Toplumda ekmek tüketimi var, ama buğday ekimi olmadığından un ithal ediliyor. Bu konuda bir pazar var.
Ülke ECOWAS üyesi 16 ülkeden biri. 1989’dan beri serbest bölgesi var. Almanların 1967‘de yaptığı Lome Limanı işlek bir liman. Amerikalılar 2010’da 100 MW’lık bir enerji santralı kurmuş. Norveçlilerin işlettiği bir çimento fabrikası var. Kara’da ciddi bir tekstil işletmesi var ama faal değil. Togo, pamuk üreticisi olduğu için bolca çırçır fabrikası var. Ayrıca Shell’in petrol rafinerisi, İsveçlilerin işlettiği bir plastik fabrikası var. Ülkenin ekonomisinin belkemiğini fosfat üretimi sağlıyor.
Togo, Dünyanın dördüncü fosfat üreticisi. Ülke nüfusu ile pazarın küçüklüğünü düşünürseniz yanılırsınız. Siyasi istikrarsızlık varmış gibi gözükse de Fransa en önemli ihracatı tutmaktadır. Çin ürünleri her yerde. Yabancı yatırımcıların uzun süredir burada bulunduğunu düşünürseniz, dışarıdan görünenden çok ülkenin havasını alıp bizzat gözlemlemeniz gerekiyor. İmalatın her türü için yapılacak yatırımın karşılığını çok kısa zamanda verecektir. İnşaat malzemeleri beklentilerle doğru orantılı olarak güzel bir pazar olabilir.
Ülke 5 bölgeye ayrılıyor: De La Kara, Des Plateux, Des Savanes, Centrale ve Maritime.
Lome’den Kara bölgesi arası aşağı yukarıkara yolu ile 4-5 saat sürüyor. Temmuzun ikinci haftası Kara’da ilginç bir festival var. Evala Festivali bir güreş festivali, gençlikten geçiş ritüeli bir eğlenceye dönüştürülmüş. Bu konuya girmişken, Togo’da dikkat çekici bir futbol ilgisi var.
Ewe Kabilesinin Ibeji heykelleri, dünyaca ünlüdür. Av hatıralarının yansıtıldığı bu heykeller ve maskeler ilginç kültürel öğelerdir. Kloto’nun ahşap oymacıları, yaptıkları ‘evlilik zinciri’ ile meşhurdurlar. Evlilik zinciri, tek bir tahta parçasından birbirine bağlı iki yüzükten yapılır ve yüzüklerin iki karakteri bir paydada buluşturmasını temsil ediyor. Bir sanat merkezi Kloto’da boyalı kumaşlardan yapılan sanat eserleri, antik hayatın renkli ve zevkli yaşamını yansıtıyor. Assahoun’un dokumacıları tarafından yapılan, törenlerde ve kutlamalarda kullanılan bel bezleri de sanatsal açıdan oldukça önemlidir. Ressam Sokey Edorh’un Harmattan fırtınalarından esinlenerek yaptığı üzerinde insan ve hayvan baskılarının bulunduğu laterit eserler, bu alanda Togo’nun en önemli eserlerinden sayılmaktadır. Paul Ahyi’nin Lome’yi süsleyen plastik gravürleri, Ahyi’nin uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır.
Lome’de fetiş pazarında sonra yol üstü Lome Katedrali, Grande Mosque-Büyük Cami’yi görebilirsiniz. Bir özgürlük meydanı var. Müze girdiğime pek değmedi. 2 odadan oluşuyor. Bir odada tas, çanak, diğer oda da kölelik üzerine. 3 doğal yaşam parkı bulunmakta, ben yalnızca Fazao Mafakassa’yı görebildim, diğerleri bir sonraki sefere. Bu park Kara yolu üzerinde ve kesinlikle görülmeli. Kara bölgesinde Bassar mezarları da ilginç. Gömüldükten sonra mezar üzerine bir kubbe yapılmış ve kubbede bir delik var. Böylece ruhların hava aldığına inanılıyor.
Gana seyahatlerimin arasında kaçamak bir komşu ziyareti gibi oldu Togo. Her gidişim bir başka güzellikle dolu. Bir vesile ile çekiyor bir sonraki seyahate, vudu mu yaptılar bilemem Mia Dogo (Tekrar Görüşeceğiz) TOGO.