Gana’nın Kente Kumaşı tüm dünya’da renkleri ve kalitesi ile bilinir, ayrıca spiritüel anlamları içeren desenler ile giysilerin ilk zamanlarda seremonilerde kullanılması ve devamında da ruh hallerini ve beklentileri yansıtması da kültürün ve dilin giysilere dökülmesinin yegane bir örneğidir.
Kente Bezi, Ashanti Kültürünün günümüze gelmiş bir parçasıdır. Ashanti İmparatorluğu, bugünkü Gana’da 17.yy’da ortaya çıkmış bir Akan topluluğudur.
Kente Akan dilinde ‘sepet’ anlamına gelir. Akanlar Kente’ye ‘dokuma kumaş’ anlamına gelen ‘Nwentoma’ da derler.
Kente bezi, her biri kendi özel anlamları ve öyküleri olan farklı tasarımlar, renkler ve desenler ile değişir. Kente bezi Ashanti topluluğunun ortaya çıkmasından gelişmesine ve köle ticaretine, tarihini ve yaşama dahil etmesine dair her şeyi yansıtır.
Ashanti efsanesine göre Bonwire köyünden Krugu ve Watah ’ın anlattığı kadarıyla bütün hikaye bir örümcek ‘Ananse’ nin ağının ihtişamına kapılan çiftçilerin evlerine döndüklerinde aynı örümcek ağını yapmaya çalışmasıyla başladı. İlk bezi rafya ağacının liflerinden beyaz renkte daha sonra siyah-beyaz renkte dokudular. Daha sonra dokudukları bezi Ashanti Kralı, Nana Osei Tutu’ya sundular. (1701-1717 yılları arası). Zaman içinde bu kumaşlar Asanti Kralları tarafından tutuldu ve halkın karşısına çıkarken gösterişli altın mücevherlerle süslenen bu krallar için saygınlık ve kraliyet mevkisinin simgesi haline geldi.
Kente dokumalarının en belirgin özelliği dikey-dar dokuma tezgahlarda ortalama 10cmlik şerit halinde dokunuyor olması ve şeritlerin daha sonra bir araya getirilerek daha geniş bir kumaş için bir araya getirilmesidir.
İlk başlarda eğrilmiş pamuk ipliği kullanılıyordu daha sonraları daha ince dokunması kumaşı ayrıcalıklı hale getirilmesi için ipeğe yöneltti. İnce dokuma daha maliyetli ve işçiliği zordu. İlk Kraliyetin parçasıyken zamanla halka da indi. Fakat kraliyet dokuma teknikleri ve kraliyete özgü desenlerin halkın uygulanması yasaklandı. Krala ait desenler özeldi ve kral aynı kumaşla asla halkın karşısına bir daha çıkmazdı. Kraliyetin özel bir dokuma birimi bile vardı. Trans-Sahra ticaret yolunda olan Ashanti Krallığına Ortadoğu’dan ithal gelen ipek son derece pahalıya mal oluyordu. Bu ticaret yolu geçmişi M.Ö.300’e kadar giden dünyadaki en çorak, ıssız yollardan biriydi. Böyle fiyat etiketi yüksek bir malı tüccarların bu uzun, tehlikeli yolda getirmesi de oldukça zordu. Ashanti kadınları tüccarlardan bu ipek kumaşları satın alıyor ve iplikleri söküyorlardı. Ayrıca renk temini için özel renkli kumaşları da alıyor ve bulamadıkları renkte iplikleri söküp diğer parçaları da atıyorlardı. Genel renkleri de köklerden ve bitki yapraklarından temin ediyorlardı. Fakat Kente kumaşının dokumasını erkekler yapıyordu. Kadınların adet döngüsünün kumaşı etkileyeceğine inanıyorlardı.
Zaman içinde Kente bezi, Asya’dan Afrika’ya, Afrika’dan Avrupa’ya uluslararası ticaret yoluna vesile olurken aynı zamanda köle ticareti ile de ilişkili hale geldi. Aslında Afrika’nın Batı kıyısında yaşayan Ashanti halkı güçlü bir köle ticareti tarihine bağlıdır. Avrupalılar özellikle Portekizliler, 16.yy’da Ashanti ile temas ettiklerinde, Avrupalılar ve Ashanti Krallığı altın, fildişi ve köle ticareti yaptılar. Ashanti köleleri yüklü sayıda yeni dünyaya götürüldü. Orada eski geleneklerini devam ettirdikleri veya adapte ettikleri yeni topluluklar kurdular. Örneğin; bugün Suriname‘ın Maroon kabileleri ‘Pangi’ adında Kente kumaşı tarzında ve tasarımına yakın bir pamuklu bez dokumaktadırlar. Pangi kumaşında da Kente kumaşındaki gibi çok renkli yatay ve dikey çizgiler vardır. Bu benzerlikler şüphesiz Suriname’deki Maroonların köylerinden kaçan köleler olduğunu gösteriyor. Avrupalılardan ayrı yaşayan Suriname’nin diğer insanları ve Arawaklar, Ashanti geleneklerini yaşatmak için onlara izin vermiş de olabilir. Batı Afrika’nın dokuma türünde benzerlik olmasına rağmen Kente Bezi, kendine özgü karmaşıklığı, mükemmelliği ve desenlerin çeşitliği ile tektir. Belki de ayrıcalıklı olmasının sebebi Ashanti insanlarının, giysileri kullanım amacı, tasarımların ardındaki öyküler ve atasözleridir. Desenler yalnızca Ashanti sözleri atasözleri ile kategorize edilmez, birden fazla anlam içerir.
Örneğin “Dea emmaa da eno ne dea yennhunu ya yennte bi da” bilgiyi sembolize eder, her bir figür bir kelime gibi ve figürlerin yönünden, rengine bir cümle gibi dile gelir.
Günümüzde kumaşın kullanım alanları ve malzemeleri değişiklik göstermiş olsa da desen sembolizmi kalmıştır. Kente günümüzde pamuktan yapılmakta, hatta suni ipekten bile yapılmaktadır ve daha geniş bir kesime ulaşabilmek için, sadece Ashanti ve kraliyete hitaben değil her kesime hitap eden ve her çeşit kıyafet yapımında kullanılmaktadır. Gana’yı ziyaret eden turistler genelde Kente çanta, ayakkabı, elbise veya gömlekler alıyor ve Kente gün geçtikçe popüler hale geliyor.
Ayrıca Gwen Stefani, Solange Knowler, Salt-n-Pepa gibi ünlüler tarafından benimsenmesi ve değişik zamanlarda giyilmesi Kente’yi uluslararası alanda da popüler hale getirmiştir.
Antik Ashanti Krallığının tarihinden trans-atlantik köle ticaretine, Pan-Afrikan geleneğinden bugünkü modern Ashanti halkına; sembolizminin ve kültürünün temsilcisi olan bu mirasın kökenleri izlendiğinde halkı ve tarihi anlamak, renklerin ve desenlerin gizemli dilini çözen bu kültüre hayranlıkla bakmak gerekir.
Kentelerde her renk belirli niteliğe sahiptir.
Siyah- olgunlaşma, yaşlanma, ruhsal enerji
Mavi- sükunet, uyum, iyi talih, aşk
Altın- zenginlik, manevi saflık
Yeşil- hasat, tohum atma, iyi bir sağlık
Gri- şifa ve temizlenme ritüelleri
Kül rengi- toprak ana rengi, kötülüklerden korunma ve şifa
Pembe- kadının özü ile ilişkili, sakinlik, tatlılık, hassasiyet
Kırmızı- siyasi ve ruhani dernekler, kan dökülmesi, kurban ayinleri ve ölüm
Gümüş- huzur, saflık, sevinç, ay ile ilgili
Beyaz- arınma, kutsallaştırma ayinleri, şifa
Sarı- zenginlik, bereket(yumurta sarısı)