Afrika’nın bu bakır ülkesine beni çeken Viktorya Şelaleriydi ve Johannesburg’dan yaklaşık 2 saatlik bir uçuşla Livingstone’a varıyorsunuz. Turizmin beklediğimden gelişmiş olduğu bu Afrika ülkesi şelalelerin büyüsü ile kaplanmış. Viktorya Şelalerine halk arasında “Mosi-oa-Tunya” deniliyor yani “gürleyen duman”.
Nüfus 15 milyon civarı. Bu nüfusun yarısı 15 ile 64 yaş arası. İşsizlik %13 den biraz fazla. Nüfusun üçte biri şehirlerde yaşıyor. Bakır bu topraklarda 2000 yıldır çıkarılıyor. Ama Zambiya Bakır kuşağında yakın madencilik 1920-1930 yıllarında başlamış. Bu kuşak 120 km boyunda 40 km eninde dünyanın en yoğun bakır alanıdır. Zambiya’nın denize kıyısı yok ama “Tanrının Nehri” adındaki Zambezi nehri bu topraklar adına okyanusa ulaşıyor. Muhteşem bir jeolojiye sahip bu topraklar, aslında bir fay kırığı ve su zengini. Bölgeye özgü çok fazla canlı vardır ki ülkenin sembolü olan Afrika Balık Kartalı bunlardan bir tanesidir.
Viktorya Şelaleleri Niagara Şelalelerinin 2 katı yükseklikte ve genişliği 1, 7 km. Zambiya ve Zimbabve sınırında tek su yatağından akıyor. Şelalerde kaybolmayan gökkuşağı burayı oldukça özel yapıyor. Bazen Nisan ve Haziran aylarında rüzgarlı havalarda çifte gökkuşağı da gözüktüğü söyleniyor. Şelaleleri gören ilk beyaz Livingstone, Kraliçe adına buraya Viktorya Şelaleri adını vermiş. Dört bölümden oluşuyor Şeytan Taşkını, Gökkuşağı, Doğu Taşkını ve Ana Şelaleler. Zimbabwe ile arasında bir köprü var. Turizmin oldukça gelişmiş olduğu bu bölgede birçok faaliyet yapabiliyorsunuz. Helikopter turu, bungee jumping, safari.
Başkent Lusaka Livingstone’dan kara yoluyla 7-8 saat sürüyor, otobüsler gayet konforlu, çevresi ülke nüfusunun %20’sini toplamış ve nüfusu 2 milyon civarında. Şehirlerden uzaklaştıkça genel Afrika tablosu köylerin ani fakirliğini ve köy pazarlarını ve satıcıları hemen gözlemliyorsunuz. Kabilelerin birbirinle ilginç ilişkileri ve şakalaşmaları var.
Eski Rodezya diye bildiğimiz Zambiya’nın tarihi 3 milyon önceye Afrika Taş Devrine kadar dayanıyor. Yakın tarihinde 1800 sonlarında Müslümanlar ve Portekizliler kabilelerle ticarete başlamış. Altın fildişi ve köle ticareti yaparken aynı zamanda misyonerlik çalışmaları da başlamış. David Livingstone bunların en ünlüsü olmuş. Köleliği durdurmak, Portekizlileri alandan uzaklaştırmak ve İngilizlere kapıyı açmak için elinden geleni yapmış ve 1873’de ölmüş. 1911’e kadar bu topraklar Kuzey Rodezya diye bilinirken 1964’de Zambiya olarak kurulmuş. Rodezya ismini De Beers Madenciliğin kurucusu Cecil Rhodes adlı İngilizden almış. Livingstone’un köyü diye bilinen Leya kabilesinin yaşadığı Mukenni köyü tamamen turistik bir köy olmuş.
3 büyük göl, 3 büyük nehir, 17 şelale ve 72 etnik grupla bir başka ülkedir Zambiya. Kasım ile Nisan ayları arası fırtına mevsimidir ve inanılmaz ani değişen hava hadiselerine şahit olabilirsiniz. Ülkenin %60’ı Hristiyandır. Ama köylerde yerel dinlere de rastlayabilirsiniz.
Geleneksel yemek olarak mısırdan yapılan Şima her yerde karşınıza çıkıyor. Selamlaşmada büyüklere ve saygı göstermek için eğilip iki el birbirine üç kere çırpılıyor. Köylerin arasında gezerken otlarla şifacılık yapan halk doktorlarına rastlayabiliyorsunuz.
Genel konuşma dili İngilizce iken ülkede konuşulan diller Bemba, Njanja, Lozi, Tonga, Lunda, Luvale ve Kaonde’dir.
Zambiya dünya’daki ilk on bakır üreticisinden biridir. Ülke ekonomisi %80 yabancı para girdisine dayanır. Ekonomi geçtiğimiz yıl %6 büyüme gösterdi. Bu büyümenin sürekliliği madencilik sektörüne bağlıdır. Buradan çıkarılan bakır elektronik sanayinin hammaddesini sağlar.
Ayrıca ülkede bulunan diğer madenler kobalt, altın, gümüş ve demirdir. Zambiya’da yarı değerli taşlar olan akuamarin, turmalin, ametist ve değerli taş zümrüt de çıkarılmaktadır. Dünyadaki en fazla zümrüt yatağına sahiptir. Yeşil taş Luanshya ve Ndola’da çıkarılır, kesilir ve parlatılır.
Madencilik aktivitelerinin yanında imalat sektörü sınırlıdır. Ücret maliyetleri yüksektir. Ulaşım ve bankacılık gibi hizmetler de pahalıdır. Birçok küçük imalat vardır. Mum, kibrit, yemeklik yağ, sabun gibi gözüme takılanlar.
Zambiya ekonomisi, son yıllarda çeşitlilik göstermeye başlamıştır. Tarım ve turizm önem kazanmaktadır. Zimbabve’deki istikrarsızlık, Viktorya şelalerini görmek isteyen turistleri buraya çekmektedir. Zambezi nehri boyunca, macera turları daha fazla turist çekmeye yardımcı olmaktadır.
Tarıma gelince şeker, tütün, pamuk ve mısır ihraç edilir. Sebze ve çiçek yabancı pazarlar için yetiştirilir. Ama tarımın geliştirilmesi için ticari tarımın daha fazla yatırım ve elektrik erişimine ihtiyacı vardır.
Kuzey Batı Eyaletinde Kapombo etrafında arıcılık yapılır. Bölgede 6000’dan fazla bal ve petek üreticisi bulunmakta ama bunlar küçük üreticiler ve toptancılara çalışıyor.
Toprak Birliği tarafından, Zambiya’nın bu vahşi bölgelerinin saf balını organik olarak sertifikalamaktadır.
Zambiya, orta gelirli ulus sınıfındadır. Ekonomisindeki başarısından dolayı, Dünya Bankası tarafından orta-gelirli ülke olarak sınıflandırmıştır. Madencilik ve ihracat merkezleri haricinde, yaşam standartları oldukça düşüktür.
Hidroelektrik, ülkenin zengin bir enerji kaynağıdır. Platodan büyük vadi oluklarına inen nehirler, ülkenin hidroelektrik enerjisi için bir kaynaktır. Hidroelektrik santralleri, Kafue Gorge, Kariba Gölü ve Viktorya Şelalelerindedir.
Enerjinin ucuz ve bol olmasına rağmen Zambiyalıların beşte biri elektriğe erişebilir. Ayrıca kırsal kesimin %3’ü elektriğe erişebilir. Afrika’nın en büyük insan yapımı gölü Kariba barajı büyük bir mühendislik örneğidir. 3 milyon ton beton kullanılmıştır. Bu Zambiya’dan Rusya’ya yol yapabilecek kadar bir betondur. Baraj 1959’da tamamlanmıştır. Madencilik için enerji gereğini bu barajın açılmasında önemli bir faktör olmuştur. Ama baraj yapılırken 50.000’den fazla Tonga’lı halk toprağından olup yer değiştirmiştir.
Son iki yılda ülkenin belkemiğini oluşturan bakır fiyatlarındaki düşüş ekonomide genel bir yavaşlatma seyrettirmiştir. 2014’de bakır fiyatları 6.829$/ton iken 2015’de 5.160$/ton olmuştur. Bu da madencilik üretiminde ufak bir düşüşe sebep olmuştur. GDP’de artış %6’dir. Enflasyon ise %7,7’dir.
Hükümet hayvancılık ve balıkçılık bakanlığı kurmuştur. Hükümet, bu konuda fon ayırmıştır.
120 MW Itezhu-Tezhu hidroelektrik santralı bu yıl açılacak. 300MW Maamba Collieries termik santralı bitmek üzere. 150MW Kalungwishi hidroelektrik santralı devreye girdi.
Hükümetin belirtiği 1800’in üzerinde projeye kısmen başlandı. Mango suyu üretimi, Balık işletmesi gibi.
Karayolları RDA’nın açıklamalarına göre 210 km’lik Chinsali-Nakonde yolu ve 237km’lik Kalomo-Dumdumwezi-ItezhiTezhi-Namwala yolları yenilenme için ihaleye açılacak.
Ülkede La Farge’in çimento tesisi ve yatırımları var. Bölge ülkeleri Zimbabve, Tanzanya ve Malavi’ye çimento sağlamaktadır.
Ülkede iş yapan Türkler inşaat sektöründe güzel girişimlerde bulunmuş. Bir tanesi sivrisinek kovan boya satıyor. Sıtma tehlikesi olan bu bölgeler için güzel bir ürün. Bir diğer Türk de briket üretimi yapıyor. Kırsal kesimde konut mimarisi maddi güç göstergesi olarak görünüyor. Dolayısıyla evler çamur evlerden briket evlere dönüşüyor. Her ülkede en az yüzde 4 zengin olduğunu düşünürseniz, yüzme havuzlu evlerin varlığı da hiç de önemsenmeyecek kadar değil. Ülkenin her tür imalat sektörüne ihtiyacı var. Gelişecek inşaat sektörü için mobil taş kırma makineleri, briket tesisleri, soğuk oda ve panel imalatı, değişik gıda imalatları gibi küçük yatırımlarla birçok alanda başarı sağlanabilir. Ayrıca turizmde yapılacak ucuz yatırımlarda Zambiya’da çok yönlü kazançlar sağlayabilir.